Öncelikle iki dayım da sanatın içinden insanlarken sanatı sevmemek gibi bir durumum söz konusu bile değil. Sanatın çoğu zaman bilimden daha önemli bir yere sahip olduğunu düşünürüm zaten. Ancak sormam gerekiyor ki, bizim okullarda "Müzik - Resim" isimleriyle işlediğimiz dersler bize sanatı mı öğretiyor? Her 23 Nisan'da, 19 Mayıs'ta günün anlam ve önemi ile ilgili resimler çizdirmeye çalışmanın sanatla uzaktan yakından hiçbir alakası bulunmamaktadır. Amacı sayısal-sözel bir meslek sahibi olmak olan, resim ile ilgili hiçbir hedefi bulunmayan çocuklara yaptıkları kötü resimler yüzünden düşük notlar vermek ile de sanatın hiçbir alakası yoktur.
Sanat bunlar değildir. Sanat ; hayatı boyunca sokaklarda yaşamış çocukların ellerini boyalara batırıp resim yapma çabasıdır. Sanat ; kulakları duymayan insanların müziği hissederek dünyanın en iyi bestelerini yapmalarıdır. Sanat ; hayatta ki her şeyin bir öznelliğe sahip olmasıdır. "Ben nesneleri gördüğüm gibi değil, düşündüğüm gibi boyarım." diyor Picasso. Tüm dünyanın resimlerine hayran olduğu adamında doğru düşünceleri vardır değil mi ama?
Bizim haftada bir saat katlanmak zorunda olduğumuz bu gereksiz derslerden yüksek not alabilmenin iki yolu vardır. Birinci yol çizime karşı yetenekli olmak ve bütün resimleri zamanında teslim etmektir. İkinci yol ise öğretmeninize yalvarmanız, kişiliğinizden vazgeçmenizdir. Aslında bu dersten yüksek not almak hiçbir öğrencinin umrunda bile değildir ancak önünde büyük hedefleri varsa, not ortalamasını yüksek tutmak zorundadır. Bu şarta göre, çocuk ya hedeflerinden vazgeçecektir ya da kişiliğinden. Bunun tek sebebi egoist öğretmenlerinin sanatı 23 Nisan resimleri çizdirmek olduğunu sanmasıdır.
"Ne zaman kişiliğinden taviz verirsen, işte o zaman kendini göl kenarında pazarlıyorsun demektir."
-Charles Bukowski.
Taflan Deniz
02.05.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder